Yazılar

Küçük İstavrit'in Öyküsü

 

 

KÜÇÜK İSTAVRİTİN ÖYKÜSÜ

 

Küçük istavrit yiyecek bir şey sanıp hızla atıldı çapariye…

Önce müthiş bir acı duydu dudağında... 

 Gümbür gümbür oldu yüreği...

Sonra hızla çekildi yukarıya... 

 Aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü... 

 Neye benzerdi acep gökyüzü? 

 Bir yanda büyük bir merak, bir yanda ölüm korkusu...

"Dudağı yarıklar" denir, şanslıdır onlar... 

 Hani görüp de gökyüzünü, insanı oltadan son anda kurtulanlar.

Ne çare balıkçının parmakları hoyratça kavradı onu. 

 Küçük istavrit anladı, yolun sonu...

Koca denizlere sığmazdı yüreği.

 Oysa şimdi yüzerken küçücük yeşil leğende,

Cansız uzanıvermiş dostlarına değiyordu minik yüzgeci...

İnsanlar gelip geçtiler önünden. 

 Bir kedi yalanarak baktı gözünün içine.

Yavaşça karardı dünya.

Başı da dönüyordu. 

 Son bir kez düşündü derin maviyi. 

 Beyaz mercanı, bir de yeşil yosunu. 

 İşte tam o anda eğilip aldım onu. 

 Yürüdüm deniz kenarına. 

 Bir öpücük kondurdum başına, iki damla gözyaşından ibaret,

Sade bir törenle saldım denizin sularına... 

 Bir an öylece bakakaldı. 

 Sonra sevinçle dibe daldı.

Gitti, tüm kederimi söküp atarak. 

 Teşekkürü de ihmal etmemişti, birkaç değerli pulunu elime avuçlarıma bırakarak...

Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme. 

 Sorar gibiydiler neden yaptın bunu, niye?

"Bir gün", dedim, 

 "Bulursam kendimi Yeşil Leğendeki Küçük İstavrit kadar çaresiz;

Son ana kadar hep bir umudum olsun diye..."

 

Serdar SIRALAR